Sıradan bir ömür tamamına ermeden evvel ortalama kaç defa izler yağan yağmurun sokak lambası etrafındaki hüzünlü dansını acaba? Milyonlarca anı geçip giderken altından, bütün kararlılığıyla ve bir o kadar da yalnızlığıyla dikili manzaramızın ortasına hepsi, lakin biçtiğimiz görevden başka bir beklenti aramaksızın inatla görmezden geliriz. Abartmaktan geri durmadığımız hikayelerimizin kat be kat fazlasına şahit olmuş bir sokak lambasıyla tanışmıştım. ‘’Öyle çok ayrılık hikayesini izledim ki tepeden. Yüzlerine pek ulaşamadığım, kuş bakışı binlerce hikaye… Birbirini deli gibi sevmesine rağmen ayrılmak zorunda kalan insanların kaldırıma tutunan ruhlarını gördüm. O sessiz ve kumral çocuk gövdeme yapıştırılmış ilanlar gibi soluya soluya bekledi o kızı tam üç mevsim boyunca, yine de lambamın ışığı yetmedi ona varmasına. Bir adam karısının ölüm haberini aldığında benim gölgem vurmuştu ayakkabılarına. Direğime sarılıp ağlayan alkoliğin gözyaşını, direğime sarılıp dönen saçları gece mavisi kızın neşesi sildi iki saat arayla. Bir köpeğin ikircikli yürüyüşünü, bir çocuğun okuldan bezgin dönüşünü, hamile bir kadının canını başka bir cana dönüştürmesini kaydettim hafızama doğrusal zamanlarda. O kırmızıya çalan rengi kendinden evvel gelen kadın, en fazla iki hafta arayla her seferinde farklı bir saç modeliyle ama tam olarak aynı adam için hüngür hüngür ağladı dikenli ellerini demirimin soğuğuna dayayarak. Bir hafızam var, unutmuyorum dibimden geçen hayatları. Ellerim olsaydı, yazardım onları. Şehrin en okunmayan caddesine asar, kendi ışığımla aydınlatırdım. Oysa ben sadece yaşıyorum, hepsi benimle kalıyor bütün duygu yansımalarıyla. Güneş battığında daha rahat görebilmek için hayatları, yakıyorum lambamı. Ne zaman ki aydınlanır gün, o zaman ihtiyacım kalmaz, kapatırım ışıklarımı. Ben buradayım… Altımdan akıp giden tonlarca hayat varken ben buradayım. Bir gün belediye varlığımın vazifeme yetmediğine karar verene dek benden habersiz akıp giden bu hayat sahnesinde figüran olarak duracağım’’ diye serzenişte bulunmuştu bana. ‘’Peki’’ dedim, ‘’Bunca hikaye arasında, seni en çok hüzünlendiren hangisi?’’. Boynunu hafifçe eğemedi çünkü o bir lambaydı. ‘’Yağmurun yağıp yağmadığını anlamak için bakmaktan fazlasını hak ediyor oluşum.’’ dedi. Boynunu hafifçe eğmişti, hissetmiştim.
Sokak Lambası
Sıradan bir ömür tamamına ermeden evvel ortalama kaç defa izler yağan yağmurun sokak lambası etrafındaki hüzünlü dansını acaba? Milyonlarca anı geçip giderken altından, bütün kararlılığıyla ve bir o kadar da yalnızlığıyla dikili manzaramızın ortasına hepsi, lakin biçtiğimiz görevden başka bir beklenti aramaksızın inatla görmezden geliriz. Abartmaktan geri durmadığımız hikayelerimizin kat be kat fazlasına şahit olmuş bir sokak lambasıyla tanışmıştım. ‘’Öyle çok ayrılık hikayesini izledim ki tepeden. Yüzlerine pek ulaşamadığım, kuş bakışı binlerce hikaye… Birbirini deli gibi sevmesine rağmen ayrılmak zorunda kalan insanların kaldırıma tutunan ruhlarını gördüm. O sessiz ve kumral çocuk gövdeme yapıştırılmış ilanlar gibi soluya soluya bekledi o kızı tam üç mevsim boyunca, yine de lambamın ışığı yetmedi ona varmasına. Bir adam karısının ölüm haberini aldığında benim gölgem vurmuştu ayakkabılarına. Direğime sarılıp ağlayan alkoliğin gözyaşını, direğime sarılıp dönen saçları gece mavisi kızın neşesi sildi iki saat arayla. Bir köpeğin ikircikli yürüyüşünü, bir çocuğun okuldan bezgin dönüşünü, hamile bir kadının canını başka bir cana dönüştürmesini kaydettim hafızama doğrusal zamanlarda. O kırmızıya çalan rengi kendinden evvel gelen kadın, en fazla iki hafta arayla her seferinde farklı bir saç modeliyle ama tam olarak aynı adam için hüngür hüngür ağladı dikenli ellerini demirimin soğuğuna dayayarak. Bir hafızam var, unutmuyorum dibimden geçen hayatları. Ellerim olsaydı, yazardım onları. Şehrin en okunmayan caddesine asar, kendi ışığımla aydınlatırdım. Oysa ben sadece yaşıyorum, hepsi benimle kalıyor bütün duygu yansımalarıyla. Güneş battığında daha rahat görebilmek için hayatları, yakıyorum lambamı. Ne zaman ki aydınlanır gün, o zaman ihtiyacım kalmaz, kapatırım ışıklarımı. Ben buradayım… Altımdan akıp giden tonlarca hayat varken ben buradayım. Bir gün belediye varlığımın vazifeme yetmediğine karar verene dek benden habersiz akıp giden bu hayat sahnesinde figüran olarak duracağım’’ diye serzenişte bulunmuştu bana. ‘’Peki’’ dedim, ‘’Bunca hikaye arasında, seni en çok hüzünlendiren hangisi?’’. Boynunu hafifçe eğemedi çünkü o bir lambaydı. ‘’Yağmurun yağıp yağmadığını anlamak için bakmaktan fazlasını hak ediyor oluşum.’’ dedi. Boynunu hafifçe eğmişti, hissetmiştim.
O kadar güzel ki.. Kalemine sağlık. ♥️
YanıtlaSilLambaya bile can veren kadın, sen hep yaz. 🌺
YanıtlaSilSokak lambası hiç bu kadar aydınlatmamıştı geceyi şimdi daha bi gece olsun istedim sokak lambasının ışığını hissetmek için...hele o boyun büküşü...
YanıtlaSilCebimdeki son parayla bastirip, bir sokak lamabasının direğine yapiştirdigim "Özel Matematik Dersi Verilir" afişiydi sigaraya başlatan beni.
YanıtlaSilElime geçen ilk parayla birlikte, anlamıştım uyuşturucu kullanan zenginlerin de halini.
Masada duran cozulmus uc bes matematik problemi habersizdi aslında daha büyük bir problemi çözdügünden,
İçi boş bir kavanozun ağzına kadar mavi banknotlarla doldugundan....
Lamba direğindeki afişten, masamdaki teleskobik lambaya uzanan hayatımın o 5 yılı,
Edison'la meslektaş sayılan bana sizin kadar güzel anlatamamıştı lambayı...
MGK